Osteopati (Manuel Terapi) Yöntemi
Osteopati hem felsefe, hem bilim hem de sanattır. Organizmanın hem sağlıklı hem de hasta durumdayken yapısı ve işlevi itibariyle bir bütün oluşturduğu felsefesine dayanır. Bilimsel yapısıyla biyoloji, kimya ve fiziğin yan dallarının yanı sıra hastalıkların önlenmesini, sağaltımını ve etkilerinin giderilmesini kapsar. Sanatıysa bu felsefe ve bilimin uygulanmasında yatar.
Osteopatinin bu tanımı geçerliliğini bugüne kadar sürdürür. Bu yüksek beklentinin hakkını vermek için osteopatlar özellikle anatomi ve fizyoloji alanlarında kapsamlı tıbbi bilgiye ihtiyaç duyar. Bunun ötesinde özel tanı ve terapi yöntemlerini öğrenmeleri, mesleklerinin felsefi ve kavramsal temellerini bilmeleri gerekir ve hastanın bedenini “dinleyen” ve onun bedeniyle “konuşabilen” hassas ellere ihtiyaç duyarlar.
Osteopatlar, beden bütünlüğünü göz önünde bulundurdukarı gibi kendini iyileşme gücünü ve yapıyla işlev arasındaki ilişkiyi dikkate almak zorundadır. Osteopatlar ilaç kullanmaz; hastanın vücutlarındaki yapıların tedavi etmek suretiyle fizyolojisine etki eder. Asıl osteopatik tedavi, salt manueldir. Tedavi planının oluşturulması sırasında hastanın beslenmesi, psikolojik ve sosyal durumunun dışında diğer yaşam faktörleri dikkate alınır ve tedaviye dahil edilir.
Osteopatlar kilit bir işlev bozukluğunu sekonder sebeplerden ayırt etme yeteneğine sahiptir. Nitekim bu özellik, seçilecek tekniğin belirlenmesi ve tedavi başarısı için büyük öneme sahiptir. Bir bütün olarak insana, aynı zamanda insanın ve doğanın kendi ni dengeleyen güçlerine karşı mütevazi bir duruş ve saygı osteopatinin temel bileşenlerindendir.
ABD’li doktor AndrevvTaylor Stili (1828-1917) yaklaşık 140 yıl önce osteopatinin temellerini attı. Stili, yıllar boyu süren araştırmalarında insanın hem sağlıklı hem hasta durumdayken bir bütün olarak tepki verdiğini fark etti.
Stil’in organ sistemleriyle doğa kanunlarının etkileşimleri hakkındaki bilgileri, geliştirdiği, salt elle yapılan bütüncül bir tedavi konseptinin temelini oluşturdu. Buradan, bir alternatif tıp tedavi konsepti olan osteopati meydana geldi.
1892 yılında Stili, Kirksville’de (Missouri) “American School of Osteopathy” okulunu kurdu. Ardından osteopati sürekli gelişmeye devam etti. VVilliam Garner Sutherland ise öğretiye çok sayıda yeni ilham kattı. Amerikalı osteopatlar uzun mücadelelerinin sonunda mesleklerini yasal olarak kabul ettirdi ve tıp doktorlarıyla aynı düzeyde kabul gördüler.
1917 yılına gelindiğinde John Martin Littlejohn osteopatiyi Avrupa’ya taşıdı.
1951 yılında Paris’te Ecole Francaise d’ Osteopathie okulu kuruldu ve 1965 yılında İngiltere’ye taşınmasından dört yıl sonra European School of Osteopathy (ESO) adını aldı. Osteopati İngiltere’de birkaç yıldır yüksek öğrenim dalı olarak kabul görmektedir.
Time Dergisi tarafından 20. yüzyılın en önemli 100 araştırmacısından biri seçilen Fransız osteopat Jean Pierre Barral, yakın zamanda iç organlarının tedavisi için bilimsel ilkeleri kuran ilk kişilerden biri oldu.
Almanya’da henüz genç bir tedavi yöntemi olmakla beraber osteopati, bütüncül bir yöntem olarak çok sağlam tarihi ve bilimsel temellere dayanıyor.
Osteopati Alanları
Osteopatların gözünde insanın tüm vücut sistemleri birbirine bağlıdır. Bu sistemler, insanın sağlığını ve yaşamını sürdürmek için sürekli bir etkileşim halindedir. Osteopati, organizmayı kendini düzeltmeye iten bir sanat olarak görülmelidir.
Organizmanın tamamındaki etkileşimlerin ‘ anlaşılması, osteopati tedavisinin temelini oluşturur.
Ancak eğitime dair nedenlerden dolayı osteopatiyi, organizmanın belirli bölümlerine tahsis edilen tekil alanlara ayırmak mümkündür. Buradan doğan osteopatik teknik çeşitliliği, fraktürden kaynaklı hareket kayıplarından, beslenme ve yaşam alışkanlıklarına ya da psikolojik stres faktörlerine kadar çeşitli alanlara uyarlanabilir.
Ancak tedavinin başlangıcındaki teşhis aşamasında osteopat bu bölümlerin tamamını, dolayısıyla organizmanın bütününü dikkate alacaktır.
Nitekim hormonal ya da sinirsel bozuklukların ya da hemodinamik, nöro-vejetatif ve nörohormonal sistemlerin tedavisinde bu kısmi alanlar da dahil edilir.Parietal osteopati İnsanın hareket aparatını, yani kemik, eklem, kas, lif ve fasyaları kapsar.
Osteopatların hedefe odaklı müdahaleleri, hareket kısıtlamalarını ve normal olmayan kas, eklem, lif ve fasya konumlarını düzeltebilir. Böylelikle vücutta yeni bir statik ve dinamik denge oluşturulur.
Viseral Osteopati
İlgili kan damarları ve lenf kanallarının yanı sıra sinir ve bağ dokularıyla birlikte insanın iç organlarını, yani mideyi, bağırsağı, karaciğeri, dalağı, böbrekleri, mesaneyi, akciğeri, kalbi vs. kapsar.
Osteopatide organların hareketliliği, bunların kendi ritmik hareketleri ve bağ ve fasyal bağlantıları tedavi edilir. Bozukluklar durumunda her organın inervasyonu, kan dolaşımı ve işlevi, iyileşme başlayacak kadar normalleştirilebilir.
Bu sayede örneğin sindirim bozuklukları giderilebilir, detoksikasyon süreçleri başlatılabilir ve metabolizma bozuklukları yeniden uyumlu hale getirilebilir.
Osteopatlar semptomatik tedavi yerine vücudun tamamının değerlendirilmesi üzerine odaklanırlar. Esas olarak kas iskelet sistemi ve organ sistemini üzerine yaptıkları tedavilerle sonuca ulaşırlar. Temel amaç vücudun sinir sistemi, dolaşım sistemi ve lenf sistemi üzerinde pozitif etki oluşturmaktır.
Osteopatlar bütüncül tedaviye konseptini uygularlar, yani sadece problemli bölge üzerinde odaklanmazlar kullandıkları manuel tekniklerle bütün vücut dengesini normal hale getirmeye çalışırlar.
Dr. Andrew Still 1800’lü yıllarda Amerika’da osteopati ilk uygulayan ve başlatan kişidir. Hiçbir ilaç kullanmadan sadece manuel teknikleri kullanarak kan dolaşımını ve vücut biyomekaniğini düzeltmeye çalışmıştır.
Baş Ağrısı
Baş ağrılarının pek çok nedenleri vardır. Boyun ve sırt bölgelerindeki kaslarda yada eklemlerde meydana gelebilecek gerginlikler yada sertlikler baş ağrılarına neden olabilir. Gergin kaslar üstüne uygulanabilecek mobilizasyon uygulamaları yada bloke durumdaki sırt yada boyun eklemlerinin rahatlatılması baş ağrılarının azalmasına yardımcı olabilir.
Artritler (Eklem Romatizması)
Artritler bir yada birden fazla eklemde meydana gelen hareket kısıtlılığı, ağrı, hassasiyet ve şişlikle beraber görülen bir durumdur. En çok görülen tipleri Romatoitartrit ve Osteoartrittir. Ayrıca Ankilozan spondilit, psüdo artrit ve reaktif artrit gibi çeşitleride mevcuttur. Ağrılı bölgelere uygulanacak masaj, mobilizasyon ve manüplasyon teknikleri artritli hastalara yardımcı olabilir. Ağrılı eklemlerin etrafındaki bağların, kasların rahatlatılması ve dolanımın normale dönmesi eklem hareketinin kolaylaşmasını ve hareket açıklılığının artmasının sağlar.
Ayak ve Ayak Bileği Problemleri
Ayak ve ayak bileği birçok küçük kemikten oluşur. Bu kemiklerin etrafında bulunan kaslar, bağlar ve fascianın birlikte uygun bir şekilde çalışması ayak ve ayak bileği için gerekli kuvvet ve stabilizasyonu sağlar. Bu yapıların herhangi birinde meydana gelebilecek bir problem ayak ve ayak bileğinde sıkıntılara neden olabilir.
Ayak ve Ayak Bileğinde Ağrıya Neden Olabilecek Durumlar
Taban düzleşmesi yada düz tabanlık, ayağın iç kısmında bulunan arkın düzleşmesidir. Belirgin olarak ayakkabı topuk kısmında çok çabuk bir şekilde yıpranır. Düz tabanlık ayak bileğinde yaralanmalara, aşil tendon problemlerine neden olabilir. Ayakta ağrılar, şişlikler yada diz ağrıları yada şişlikleri ile beraber görülebilir.
Plantar Fasciiti
Plantar fascianın ağrı ve inflamasyonudur. Plantar fascia esas olarak ayak altı arkını destekler ve topuktan parmak ucuna kadar küçük kemiklerin altında yer alır. Planta fascitis genel olarak kesin bir ağrı olarak tanımlanır.
Topuğun hemen altında ya da ayak tarak bölgesinde olabilir. Uzun süre yatar pozisyonda kaldıktan sonra yere basılmaya çalışıldığında ayak altında dayanılmaz bir ağrı olur ve bu ağrı 1-2 adımdan sonra azalmaya başlar. Bazı durumlarda plantar fasyanın kemiğe yapıştığı yerde kemik büyümesi olabilir ve ayak altında keskin ağrılara neden olabilir.
181 total views, 1 views today